Sağlık Hizmetlerinde Bilgi Asimetrisi Problemi (I) | Canset Yıldız Hukuk Danışmanlık
Sağlık Hizmetlerinde Bilgi Asimetrisi Problemi (I)

Sağlık Hizmetlerinde Bilgi Asimetrisi Problemi (I)

Av. Canset YILDIZ(1) 


Günlük yaşantımızda sıkça kullandığımız bilgi kavramının tanımı eski Yunan tarihine kadar uzanır. Bilgi disiplinler arası bir kavramdır, farklı şekillerde tanımlanabilir. Kelime anlamı ile bilgi, öğrenme, araştırma ve gözlem yoluyla elde edilen insan aklının alabileceği olgu ve ilkelerin tümüne verilen isimdir. Bilgi ona sahip olan kişi ve topluma güç ve değer katar, avantaj sağlar. Bilginin insanlığın gelişiminde önemli bir rolü vardır. Günümüzde bilgi, beşinci üretim faktörü olarak kabul edilmektedir. Ekonomik faktörler açısından bilgi, karar verme sürecini etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle karar verme ile ilişkilenmeyen herhangi bir bilgi, ekonomi literatürü açısından bilgi olarak nitelendirilmemektedir(3). İktisatçılar genellikle bilginin tanımı üzerine değil, ekonomik teoriler içerisinde aldığı rol üzerinde durmuşlardır. Bilgi ile ilgili ilk iktisadi görüşler, bilginin bir mal olduğu yönündedir. Bu görüşe göre, bilgi transfer edebilme, kullanabilme ve katma değer eklenebilme özelliklerine sahip olduğu için iktisadi bir mal olarak kabul edilir[4] [5]. İktisat biliminde en genel anlamıyla bilgi, iktisadi ortamın (ekonominin) bilinmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu yönüyle bilgi, iktisadi kararların alınmasını kolaylaştırmaktadır. Ekonominin üzerinde kurulduğu böyle bir bilgi ortamı, beklenmedik olumsuzluklardan bireylerin korunmasını sağlayarak bir güvenlik halkası oluşturur. Bu nedenle, bu tür bilgilerin kamusal mal statüsünde ele alınması gerekir. Ancak, bu kamusal bilginin tüm bireylere eşit olarak dağıtıldığını ya da tüm bireylerin bu bilgiden eşit biçimde yararlandığını söylemek mümkün değildir.

Bir kavram olarak bilgi asimetrisi yahut diğer bir ifadesiyle asimetrik bilgi yalnızca sağlık ekonomisine yahut genel olarak ekonomi bilimine ait bir kavram değildir. Kişilerin herhangi bir konuda sahip oldukları bilginin mahiyet ve düzeyinin tamamen aynı olması beklenemez. Bilginin mahiyeti ve düzeyinin birbirine yakın olduğu hallerde dahi, bilgi sahibinin deneyimi veya bilgiye olan yaklaşımı, bilgiyi kullanma, uyarlama ve mukayese becerisi gibi diğer pek çok etken sebebiyle bilgide asimetrik bir dağılımın olduğunu söylemek hatalı olmaz. Bu asimetri herhangi bir tür ilişkideki adaletsizliğin tabii sebebini teşkil eder. Örneğin beş yaşındaki bir çocuğun gök gürültüsüne yaklaşımı ile beş aylık bir bebeğin gök gürültüsüne yaklaşımı veya buna verdikleri tepkiler aynı değildir. İki gayri mümeyyiz arasındaki bu hal ikisi arasında ciddi bir eşitsizlik yaratır: gök gürlemesi beş aylık bebeğin ödü koparcasına korkup ağlamasına yol açarken beş yaşındaki çocukta güvenli olduğu değerlendirilen bir alana saklanma güdüsüne yol açar. Yani, anlık deneyim aynı olmasına rağmen ikisi arasındaki bilgi asimetrisi nedeniyle sonuçlar farklıdır. Bunun gibi, hukuken tanınan çeşitli ilişkilerde de asimetrik gerçeklikler vardır. Hukuk düzeni bu asimetriyi adalet ve hakkaniyet ilkeleri vasıtasıyla gidermeye çalışarak adaleti ve toplumsal düzeni tesis etme çabasındadır. Suçlu ile mağdur (ve kamu), satıcı ile alıcı, yüklenici ile iş sahibi, işveren ile işçi arasında göz ardı edilemez düzeyde bir bilgi asimetrisi mevcuttur. Hukuk düzeninin meşru ve adil olduğunu değerlendirebilmek için bu asimetrinin her biri için ayırdına varması ve bu asimetrinin özelliklerine göre kural koyması beklenir. Bunun gibi, ekonomi teorisi ve ekonomi politikaları için de bilgi asimetrisi, yapılması gerekli analizler veya bağlayıcı düzenlemeler için temel teşkil eden bir faktör olarak kavramsal değeri haizdir.

Sağlık hizmetlerinde ortaya çıkan bilgi asimetrisinin özünde, sektörün özel uzmanlık gerektiren bir alan olan sağlık alanına ilişkin olması ve sağlık hizmetine ihtiyaç duyan sınırsız bir kitlenin dar bilgi düzeyi ile sağlık hizmet sunucularının sahip oldukları kapsamlı bilgi düzeyi arasındaki gerilim yatar. Bu husus bir yandan sağlık hizmetine ihtiyaç duyan kişilerin karar verme hürriyetini sınırlarken, diğer yanda hizmetin diğer tarafında bulunan sağlık hizmet sunucusuna bir takım yükümlülükler yükler. Bu kapsamda sağlık hizmet sunucularına mevzuat tarafından yüklenen, hasta yararına davranma, hasta yararına karar alma, hastayı bilgilendirme yükümlülüğü gibi yükümlülükler, sağlık hizmetinin tarafları arasındaki bilgi asimetrisini kesin bir şekilde kabul ederek oluşturulmuş borçlar olarak sektörü düzenlemeyi amaçlar.

Çalışmamızın ilk kısmında sağlık hizmeti piyasasının genel özelliklerini, ikinci kısmında bilgi asimetrisinin sağlık sektöründeki görünümleriyle yol açtığı sorunları, üçüncü kısmında bilgi asimetrisinin vekâlet teorisi bağlamındaki anlamlarını ve sonuç bölümünde genel bir değerlendirme ile soruna getirilebilecek çözümleri incelemeye çalıştık.

Sağlık Hizmeti Piyasasının Genel Özellikleri


Sağlık sistemi, sağlık arz ve talebinin sağlık hizmetleri piyasasında nasıl ve hangi şartlarda karşılaştığını ve değişimin nasıl gerçekleştiğini ortaya koyan mekanizmadır[6]. Bu mekanizma, mevcut koşullarda sağlık hizmetlerine olan talebi, ihtiyacı karşılamak amacıyla piyasaya sürülmüş olan çeşitli sağlık hizmetleri üretimini, bu hizmetlerin fiyatlarının oluşumunu ve finansman biçimlerini inşa etmektedir.

Sağlık hizmetleri sistemi ise bir toplumun sağlık hizmetleri üretimi, tüketimi ve dağıtımı konusunda ilgili tercihleri yaptığı ve kararlarını verdiği örgütsel düzenlemeler ve süreçleri içermektedir. Bu sistem bünyesindeki temel unsurlardan biri kişisel öğedir. Kişisel öğe, kısaca sağlık hizmetine ihtiyaç duyan kişileri ifade etmektedir. Nüfusun sadece hasta olan kesimi olarak kişisel öğeyi ifade etmek her zaman doğru olmayabilir. Sağlık hizmetlerinin tanımından sağlık sisteminin hasta olmayan gruplar için de bir şeyler yapabilme potansiyelinin olup olmadığı önem arz etmektedir. Çünkü sağlık hizmetlerinin sağlığı yükseltme ve sağlık eğitimi gibi türleri aslında sadece nüfusun hasta kesimini değil, hasta olmayanlar da dâhil tüm topluma yönelik faaliyetleri içermektedir[7]. 

Ayrıca sağlık, özellikle beşeri sermaye kavramının temel unsuru olması nedeniyle toplumsal refah üzerinde de son derece etkilidir. Sağlık ile toplumsal refah düzeyi arasında, karşılıklı ve doğrudan bir etkileşim bulunmaktadır. Bir üretim faktörü olan emeğin niceliksel ve niteliksel bağlamda üretim sürecindeki etkisi, üretim sürecini ve bu süreç sonunda ortaya çıkan değerin toplumsal refaha katkısını doğrudan etkilemektedir. Bununla beraber nüfus ve toplumun sağlık düzeyi, mal ve hizmet üretimindeki değişmelere bağlı olarak toplumsal refah üzerinde de dolaylı etkileri yaratmaktadır. Netice itibariyle sağlık ve ekonomi arasındaki ilişkinin en temel noktalarından birisini; sağlık düzeyinde yaşanan gelişmelerin doğrudan veya dolaylı şekilde toplumsal refah üzerinde etkide bulunması oluşturmaktadır[8]. Sağlık hizmetinin özelliklerinin incelenmesinde diğer bir kıstas da sağlık hizmetlerinin kamusal nitelikte hizmet mi özel nitelikte hizmet mi olduğunun değerlendirilmesidir. Bu konuda Ferdi Çelikay, sağlık hizmetinin yalnızca o hizmeti kullanan bireylere fayda sağlıyorsa tam özel mal niteliğinde, eğer faydası toplum bireyleri arasında eşit paylaşılıyorsa tam kamusal mal mahiyetinde olacağı yönünde bir değerlendirmede bulunmuştur. Ancak bu görüş referans mantığı anlaşılır olsa da ayırt edici sonuçlara ulaştırmayabilir. Çünkü bir hizmetin veya malın kamusal niteliğini tespit edecek tek şey ona ilişkin faydanın aidiyeti değildir. Temel haklarla ilgili ihtiyaçları karşılayan pek çok mal veya hizmetin üretimi, tek tek kişi haklarına yönelik faaliyet olmalarına rağmen yöneldiği değer ve kaynak ihtiyacı değerlendirildiğinde kamusal özelliği haizdir. Nitekim sağlık hizmeti de bireylerin (sağlıklı) yaşam hakkına (sağlık hakkına), beden bütünlüğü ve vücut dokunulmazlığı hakkına, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına yönelmiş pozitif bir hizmet olarak kişiler üzerinden gerçekleşiyor olsa da yöneldiği değer itibariyle kamusal niteliği haizdir.

Öte yandan faaliyetin serbest piyasa unsurları tarafından izne tabi olarak yürütülüyor olması, kendi has özel hizmet dinamikleri düşünüldüğünde, genel olarak sağlık hizmetinin sadece kamusal niteliği bulunan bir hizmet olarak değerlendirilmesi eksik olacaktır. Bununla ilgili olarak sağlık sektöründeki etik problemleri inceleyen bir çalışmada; sağlık piyasasına kamu müdahalelerinin iki temel nedeni olduğunu, bunlardan ilkinin, sağlık piyasasının taşıdığı bilginin eşitsiz dağılımı, kamu malı oluşu, negatif ve pozitif dışsallık taşıması gibi nitelikleri nedeniyle piyasa koşullarında etkin üretim yapamaması olarak değerlendirilmiştir. İkinci etken olarak ise kamu otoritesinin adaleti sağlamak amacında olması sebebiyle alana müdahalede bulunması ifade edilmiştir[9]. Bu görüşte işaret edilen ve kamusal müdahaleyi zorunlu kıldığı değerlendirilen dışsallığa gelince; dışsallık, bir bireyin üretim veya tüketim faaliyetinin başkalarının refah düzeyini olumlu ya da olumsuz biçimde piyasa dışı yollardan etkilemesidir[10]. Ekonomik karar vericilerin eylemlerinin diğer birimlere fayda sağlaması ve bu faydayı elde edenlerin eylemi gerçekleştirene bir ödemede bulunmaması sonucu ortaya çıkan duruma “pozitif dışsallık” denilmektedir[11].

Sağlık hizmetlerinin kamu sektörü tarafından sunulmasının gerekçelerinden biri, bünyesinde barındırdığı “dışsallık” özelliğidir. Salgın hastalıklar, çevre sağlığını tehdit eden, kirliliğe yol açan ve sağlığa zarar veren gelişmeler vb. gibi negatif dışsallıklar nedeniyle devlet sağlık hizmetleri sunumunu üstlenebilir. Zorunlu aşılama, karantina, halk sağlığını koruyucu hizmetler, genel sağlık taramaları vb. bu kapsamda değerlendirilmektedir[12]. Bireyler çocuk felci, grip gibi bulaşıcı hastalığa yakalandıkları zaman sadece kendileri için tehlike yaratmamakta, aynı zamanda akrabaları, aileleri, arkadaşları, komşuları ve ilişkide bulundukları herkes için hastalık riskini yükseltmektedirler. Dolayısıyla bireylerin bu hastalıklardan korunması için önlemler alındığı takdirde sadece kendileri fayda sağlamakla kalmamakta, aynı zamanda etrafındakilere ve genel olarak toplumdaki diğer bireylere de fayda sağlamaktadırlar[13]. Bu özellik de sağlık hizmetleri için geçerli olan dışsal faydayı ifade etmektedir.

Özellikle sağlık hizmetlerine ilişkin olarak belirgin biçimde ortaya çıkan pozitif dışsallıklar, başta sağlık hizmetlerinin sunumu olmak üzere sağlık sektörünün tümüne devletin müdahalesini zorunlu kılmaktadır. Sağlıklı bireylerin sosyal faydalarına ilişkin katkılarının oldukça yüksek olması, toplumsal sağlığı koruyucu hizmetlerin, devlet tarafından sunulmasını gerektirmektedir[14].

Netice itibariyle sağlık hizmetinin; beşeri sermayeye dayalı, kişisel ve kamusal üstün yarara yönelmiş olması itibariyle kazandığı dışsallık özelliği sebebiyle kamusal yönü olan özel faaliyet yahut tamamıyla kamu eliyle yürütülen hizmet faaliyeti olduğu değerlendirilebilir.  

Sağlık Hizmeti Piyasasında Yapısal Bir Aksaklık Olarak Bilgi Asimetrisi

Sağlık hizmetleri özellikle bireyin kendi kontrolü dışında karşı karşıya kaldığı ya da kalması muhtemel hastalık veya rahatsızlıklardan kurtulması, böylece iyilik halini sürdürmesi için talep görmektedir. Dolayısıyla bireyin sağlık hizmetlerine olan talebi herhangi bir nedenle sağlığının bozulmasına bağlı olarak zorunluk ile ortaya çıkabileceği gibi, mevcut sağlık stokunu koruma ya da geliştirme gibi tamamen ihtiyari bir ihtiyaç olarak da ortaya çıkabilir[15]. 

Rutin kontroller ile mevcut sağlık stokunun korunması ve geliştirilmesi bağlamında gerçekleştirilen sağlık hizmetleri talebinde bir düzensizlik ya da belirsizlik söz konusu değildir. Kişiye göre farklılık arz etse de mikro bazda bireyin geliri, eğitim seviyesi, yaşam koşulları, sigorta mevcudiyeti ve sağlık hizmetlerinin fiyatı gibi faktörler esas alındığında bu talep türü öngörülebilir niteliktedir. Oysa ki afet, salgın ve çevresel problemler gibi toplumun belirli bir kısmını etkileyen ya da kaza, enfeksiyon, ani hastalık gibi sadece bireyi etkisi altına alan durumlar ise sağlık hizmetlerine ani talep oluşumunu tetikleyebilmektedir[16]. Bu kapsamda bir yandan bireylerin farklı karakteristik yapıları ve yaşam koşulları, diğer yandan beklenmedik olaylar sağlık hizmetlerine olan talebin belirsiz bir yapıya kavuşmasına neden olmaktadır. 

Ekonomi teorisi, bir mal ve hizmet alım satımı sırasında tarafların bilgisinin tam olduğunu varsaymaktadır. Tam bilgi her iki tarafın her konuda bilgisinin olması demek değildir. Sadece her iki taraf için bilgiye ulaşmanın bir zorluğunun olmadığı ve sözleşmeyi etkileyen tesadüfî olaylar konusunda iki tarafın da aynı konumda olduğu bir durumu tanımlamaktadır[17]. Fakat sağlık sektörü, doğası gereği belirsizliklerin olduğu bir yapıya sahiptir. Ama bu belirsizlikler konusunda tüm taraflar eşit mesafede değildir. Öncelikle, piyasanın tüm tarafları hastalığın doğası gereği maliyet ve zamanlama konusunda tam bilgiye sahip değildirler[18]. Diğer bir ifade ile bireyler ne zaman hasta olacaklarını, ne zaman bu harcamayı yapmalarının gerekeceğini, doktor da ne zaman gelir elde edeceğini bilemez. Bu durum sigorta sektörü için temel varlık nedenidir. Bu nedenle sağlık piyasası için harcama planlaması yapmak neredeyse imkânsızdır[19]. 

Bu konudaki ilk çalışmalar, Arrow’un (1963) piyasa başarısızlığını (rekabetçi piyasaların başarısız olması) bilgi eksikliğine dayandırdığı çalışmasına kadar götürülebilir. Arrow’un çalışmasına göre, taraflar eşit bilgiye sahip değilse, piyasa en iyi sonucu verecek şekilde çalışmamaktadır. Bir piyasa asimetrik bilgiden muzdaripse, piyasada oluşan fiyata, üretim miktarına ve hizmetin kalitesine kamu müdahalesi yani regülasyon gerekecektir[20]. 

Asimetrik bilgiden kaynaklanan diğer problemler ise, ahlaki tehlike (moral hazard) ve ters seçim (adverse selection)’dir. Asimetrik bilginin görüldüğü sektörlerden olan bankacılık, kredi verirken kredi talep edenlerin arasında şüpheli durumu olanları ayıklamaya çalışmaktadır. Ya da sigorta sektörü sigortalıların kendisini dolandırıp dolandırmadığından emin olmayı hedeflemektedir. Sigortacılık sektörü bireylerin sigorta yaptırdıktan sonra daha az dikkatli olmalarından (ahlaki tehlike) ya da sigortacının gerçekliğini kontrol edemeyeceği durumlarda sigortadan gereksiz tazminat talep edebileceklerinden (ters seçim) daima endişelidir. Asimetrik bilginin olduğu piyasalarda çaba ve sonucun gözlenebilme, kanıtlanabilme oranlarına göre farklı sözleşmeler oluşmaktadır[21].  

Asimetrik bilginin diğer bir sonucu da az ve niteliksiz mal ve hizmet üretimidir[22]. Yüksek nitelikli mal ve hizmetin elde edilme bedeli de yüksek olacaktır. Fakat yüksek nitelikli ürünlerle düşük niteliklileri birbirinden ayırmak bilgi problemi yüzünden mümkün olmadığı için, düşük nitelikli ürünlerde yüksek fiyattan arz edilecektir. Ürünleri talep eden bireyler kandırılma ihtimallerini göz önünde tutarak ortalama bir fiyat önerince, sadece düşük nitelikli ürünleri, yüksek fiyattan değil, ama gene de olması gerekenin üstünde bir fiyattan almış olacaklardır. Ortalama fiyat yüksek nitelikli ürünlerin piyasada olmasına engel olacak bir mekanizma oluşturmaktadır. Sağlık sektörü için bu durumu yorumlarsak, asimetrik bilgi sunulan hizmete ödenen bedelin daima yüksek ve alınan hizmetin kalitesinin daima düşük olduğu düşüncesine neden olacaktır. Hastanın ya da hasta gibi bilgisi eksik olan diğer tarafların sorunlarının çözümü, temelde bilgi sorununu çözmelerine bağlıdır. Hizmet alıcılar, doğru hizmeti aldıklarından asla emin olmadıkları için, bilgiyi ya da bilgi yerine geçen göstergeleri arayacaklardır. Kurumlar açısından bilgi toplamak daha kolay olmasına rağmen, hasta açısından da bilgi yerine geçen hareketler söz konusudur. Mesela, bir hekimin diğerinin teşhisini teyit etmesi[23] ya da bunun yerine bazen sevimli bir yüz, bazen çok tahlil yapılması, bazen çok ilaç yazılması, eksik bilgisi olan tarafın göstergeleri olabilecektir. 

Ekonomide bir mal ya da hizmetin talep edilen miktarı pek çok faktör tarafından etkilenmektedir. Söz konusu faktörler ürünün fiyatı ve diğer faktörler olmak üzere iki ana grupta irdelenir. Fiyatta değişiklik olmaz iken diğer faktörlerde meydana gelecek gelişmeler talebi farklılaştıracaktır.

Genel olarak talebi etkileyen fiyat dışı faktörler; tercihler, ilgili diğer ürünler, gelir düzeyi, tüketici sayısı ve beklentiler şeklinde beş ana başlık altında gruplandırılabilir. Aynı genelleme sağlık hizmetleri talebi için de geçerlidir. Ancak hasta birey ve hekim arasındaki asimetrik bilginin de hizmet talebi üzerinde mutlak bir etkisi bulunmaktadır. Nihayetinde hangi hizmetin, ne kadar, hangi sıklıkla ve nasıl alınacağına hizmeti arz eden hekim karar vermektedir. Sağlık hizmetlerine gereksinimin doğması sonrasında her ne kadar fiyat ve fiyat dışı faktörler de etkili olsa da hekim kararının sağlık hizmetleri talebi üzerinde doğrudan belirleyici olmasını göstermesinden kaynaklanmaktadır[24] [25] [26]. Bu kapsamda sağlık problemi nedeniyle hekime ilk başvuran bireyin ne ölçüde sağlık hizmeti alacağı asimetrik bilginin de sonucu olarak hekim kararı ile belirlenmektedir. 

Belirsizlik ve aksak bilginin varlığında şekillenen ve “iyi olmama halinin ortaya çıkması”, “tıbbi servis başvurusu”, “teşhis” ile “tedavi” aşamalarını kapsayan bu süreçte katastrofik sağlık harcamaları riskinin üstlenilmesi ise finansman modeli ve hekimin tutumuna göre gerçekleşecektir. Asimetrik bilgiye sahip bireyler, hastalanma ve hekim kararı ile yüksek meblağlara ulaşabilecek teşhis-tedavi masraflarına katlanma risklerine karşı kendilerini koruyabilme bağlamında sigorta sisteminden yararlanmak isteyecektir. Sigorta sistemi, piyasa koşullarında özel firmalarca kurgulanabileceği gibi kamu kesiminin oluşturduğu sosyal sigorta ağıyla ya da karma bir yapıda da ortaya çıkabilir. Ne var ki bahsedilen riskleri telafi edebilmek için sağlık sistemi içerisinde konumlanan sigorta mekanizması da ters seçim ve ahlaki tehlike problemlerini beraberinde getirmektedir[27] 


Asimetrik bilgi teorisi, son yıllarda finansal krizlerin incelenmesinde sıkça başvurulan bir yaklaşım olmuştur. Finansal literatüre önemli katkıları vardır. İlk kez George Akerlof tarafından 1970 senesinde yazılan “The Market For “Lemon”: Quality, Uncertainy and The Market Mechanism” isimli makale ile ifade edilmeye başlanmış ve literatürde yerini almıştır. Akerlof (1970), çalışmasında piyasadaki mallarda kalite farklılığının ve belirsizliğin piyasada neden olduğu sorunları anlatmıştır. Ürün kalitesi hakkında satıcıların, alıcılardan daha fazla bilgiye sahip olduğu ikinci el otomobil piyasasını örnek olarak seçen Akerlof, asimetrik bilgi çerçevesinde temel eser niteliğinde olan çalışmasında, asimetrik bilgi problemine piyasanın nasıl yanıt verdiğini sistematik bir biçimde incelemiştir (Brottke, 2002:5). Akerlof, bu durumu asimetrik bilgiye dayandırarak bir açıklama yapmaktadır. Otomobil piyasasında kimi araçların satın alındıktan sonra anlaşılabilecek bazı hataları bulunabilir. Bu tip araçlar limon olarak nitelendirilir. Limon bir araca sahip olanlar fiyatı düşürüp hemen satmak isteyeceklerdir. Aracı iyi durumdaki satıcılar ucuza satmaktansa elinde tutma kararı alabilir. Piyasada ortalama kaliteyi düşüren bir sonuç doğacaktır. Fiyatın inmesi ters seçim sorununu ortaya çıkarırken, iyi araba satıcılarını piyasadan çekilmesine neden olur ve pazarda satıcılar azalır. Bu noktada kötü ürünün, iyi ürünü piyasadan kovduğu yaklaşımı ortaya çıkmaktadır[29]. Akerlof’un söz ettiği ikinci el araba sektörü ve sigorta sektörü dışında; finans piyasaları, internet üzerinden online satışlar, gayrimenkul, müzayede gibi ticaretle ilgili her alanda asimetrik bilgi ve etkileri görülebilmektedir. 

Bilgi asimetrisinin sonuçlarından olan ahlaki tehlike; ters seçimin aksine sözleşme imzalandıktan sonra gizli eylem (hidden action) sonucunda oluşan bir asimetrik bilgi sorunudur. Burada taraflar malın ve hizmetin niteliği konusunda farklı bilgiye sahiptirler ve ilk defa sigorta piyasası sorunlarına atıfta bulunmak üzere kullanılmıştır[30]. Amir-işveren (principle) kendi adına eylemde bulunmak amacıyla ajan-işçi (agent) ile bir sözleşme yapmaktadır. Bununla birlikte ajan, amir tarafından ispatlanamayan ve gözlemlenemeyen hareketlerde bulunarak sözleşmeye aykırı davranmaktadır. Amir ve ajan arasındaki bilgi eksikliği ne kadar fazla ise bundan doğacak olan refah kayıpları da o kadar fazla olacaktır Bunlara örnek olarak üst kademe yöneticilerinin kendi çıkarlarını şirket çıkarlarına tercih etmeleri ve arabasını sigorta ettiren bir kişinin arabasını daha az dikkatli sürmesini verilebilir[31]. 

Bilgi asimetrisindeki temel sorun, bilgi asimetrisi sebebiyle avantajlı duruma geçen tarafın bu asimetriyi kullanarak hile uygulaması ve bu gizli davranışı ile lehine bir sonuç elde etmesidir. Asimetrik enformasyonun görüldüğü sektörlerden olan sigorta sektörü sigortalıların kendisini dolandırıp dolandırmadığından emin olmayı hedeflemektedir. Sigortacılık sektörü bireylerin sigorta yaptırdıktan sonra daha az dikkatli olmalarından (ahlaki tehlike) ya da sigortacının gerçekliğini kontrol edemeyeceği durumlarda sigortadan gereksiz tazminat talep edebileceklerinden (ters seçim) daima endişelidir. Asimetrik enformasyonun olduğu piyasalarda çaba ve sonucun gözlenebilme, kanıtlanabilme oranlarına göre farklı sözleşmeler oluşmaktadır[32].

(...devamı için tıklayınız.)

Bize Ulaşın

Ehlibeyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cad.  Ata Plaza No:100/3 Balgat 06520  Çankaya/ANKARA

bilgi@cansetyildiz.av.tr

+90 (533) 163 10 94

© Canset Yıldız Hukuk Danışmanlık . All Rights Reserved. Designed by medyANKA